6.06.2009
Bu Gol Tarihe Geçer!
Hepimiz video portallarında komik golleri izlemişizdir. İşte o izlediğimiz videolarda yer alan gollerin bir benzeri bu hafta Norveç II. Ligi'nde kaydedildi.
Skeid Oslo ile LovHam takımları arasında oynanan maçta, ev sahibi Skeid Oslo'nun kalecisi Beau Molenaar inanılmaz bir hata yaptı. Rakip atakta ceza sahası içinde topa sahip olan Molenaar, yardımcı hakemin ofsayt bayrağını kaldırması üzerine topu önüne yuvarladı ve atış için beklemeye başladı. Ancak karşılaşmanın hakemi, yardımcısının uyarısını 'gördüm' diye kabul etmiş ve avantaj kuralını devreye sokarak pozisyonu devam ettirmişti. Serbest atış kullanacağını zanneden Oslo kalecisinin bu ikramını LovHam forveti Arve Walde geri çevirmedi ve tarihe geçecek gollerden birini kaydetti.
İŞTE O GOL
Sevinci Abartınca Ölüyorlardı!
Brezilya'daki Sertaozinho adlı futbol takımının aynı adlı bölgede attığı şampiyonluk turunda facianın eşiğinden dönüldü.
Üstü kapatılan bir kamyonun tepesinde taraftarlarını selamlayan Sertaozinholu futbolcular bir anda kamyonun devrilmesiyle ölümle burun buruna geldiler.
O sırada kayıtta olan bir amatör kamera ise kamyonun devrilme anını saniye saniye görüntülemeyi başardı. Kamyonun düz yolda neden devrildiği anlaşılamazken olay sırasında kamyonun tepesinde bulunan 29 futbolcu çeşitli yerlerinden yaralandı.
İŞTE OLAYIN VİDEOSU
5.06.2009
Galatasaray'ın Yeni Hocası Frank Rijkaard
Alman ekolünden kurtulup "Total Futbol" oynayan Hollanda ekolüne geçmek güzel olacak.
Euro 200o'de Hollanda'nın futboluna hepimiz hayran kalmıştık. O milli takımın başında yer alan hocaydı aynı zamanda Rijkaard.
Barcelona ile 2 lig şampiyonluğu, 2 İspanya kupası ve 1'de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu var.
Hayırlı ve uğurlu olsun...
4.06.2009
2008-2009 Sezonun Arşivlik 15 Maçı
1- Chelsea 4-4 Liverpool
Devler Ligi'nde yarı finale kalacak takımların belirleneceği 4 eşleşmede sonucu en çok merak edilen karşılaşma şüphesiz 2 İngiliz takımını karşı karşıya getiren eşleşme idi. Anfield Road'ta oynanan ilk maçı konuk Chelsea 3-1 kazandı. Şampiyonlar Ligi'nde 2. kez ilk 11 çıkan Ivanovic bu maçta 2 gol atarken rövanş maçına herkes prestij gözü ile bakıyordu. 15 Nisan'da oynanan rövanş maçında Kırmızılar, 19. dakika da Aurelio'nun frikiğinde Cech'in büyük hatası ile, 28'te de Xabi Alonsonun penaltı golü ile 2-0 öne geçerek İstanbul ruhunu geri getiriyordu. "Üstad" Hiddink'in 36. dakikada Kalou-Anelka değişikliği ise ibreyi tekrar Maviler'e çevirdi. 51'de Anelka'nın sağ kanattan müthiş bindirmesi ve devamında yaptığı ortada Drogba'nın sihirli dokunuşu farkı 1'e indirdi. 57'de Alex'in İngilizler'in tabiri ile "unbelieveble frikiği ve 78'de Lampard'ın golü ile Chelsea öne geçerken herkes Liverpool'un oyundan koptuğunu düşünüyordu. Liverpool'lu oyuncuların içlerinde bir yerde olan "İstanbul ruhu" ile 81'te Lucas, 82'te Kuyt skoru 4-3'e getiriyordu. Perdeyi kapatan isim ise 90. dakika da Lampard olurken, Liverpool'lular Milan mucizesi gerçekleşemediği için, biz ise maçın heyecanı damağımızda kaldığı için üzüntülü idik.
2- Liverpool 4-4 Arsenal
Real Madrid'te ki teknik direktörlük kariyeri ligin 14. haftasında bir Barcelona maçı ile başlayan Juande Ramos, o maçtan 2-0 mağlubiyetla ayrılmıştı. O hafta Barcelona'nın tam 12 puan gerisinde 6. sırada yer alan Real Madrid o maçtan sonra çıktığı 18 maçta 52 puan alarak El-Classico öncesi puan farkını 4'e indirmiş ve şampiyonluk yolunda iyice umutlanmıştı. 10. dakika da Higuain'in attığı golle 1-0 öne geçen Real Madrid, adeta uyuyan devi uyandırmıştı. Önce 18'te Henry ile beraberlik golü geldi. Bu golden 3 dakika sonra da Puyol Barcelona'yı öne geçirdi. Devrenin skorunu ise 36'ta Messi'nin attığı gol belirledi. İkinci yarıda da ilk golü atan Real Madrid, golleri sıralayan Barcelona oluyordu. 56'da Ramos'un farkı 1'e indiren golüne cevap 2 dakika sonra Henry'den geldi. İyice dağılan Real Madrid'e karşı 75'te Messi ile 5-2 öne geçen Barcelona, 83'te Pique ile maçın skorunu tayin etti. Barcelona'nın 6. golünün anlamı ligdeki 100. gol olduğu için farklı bir anlam da taşıyordu. Bu golü atan ismin ise ligdeki ilk golünü atan Pique olması ise kaderin bir cilvesi olsa gerek.
14 Mart'ta Old Trafford'ta Manchester United, belki de şampiyonluğunu belirleyecek bir maça çıktı. 11 maçtır kazanan, son 15 maçında sadece 1 gol yiyen Manu, bu maçta Liverpool'u da yenmesi halinde aradaki puan farkını iyice açıcak ve şampiyonluk yolunda rakipsiz kalacaktı. 23. dakika da Ronaldo'nun penaltı golü ile Manu 1-0 öne geçse de bu gole 5 dakika sonra Torres ile cevap veren Liverpool maçı bırakmadı. 44'te Gerarrd'ın golü ile Benitez'in talebleri soyunma odasına 2-1 önde girdi. Maçta Torres'i durdurmakta başarılı olamayan Manu'da Vidic, İspanyol golcüyü gole giderken düşürünce kırmızı kartı gördü. Kazanılan frikik atışını Fabio Aurelio golle sonuçlandırırken, Kırmızı-Şeytanlar oyundan tamaman düşüyordu. Perdeyi kapatan ise 4 gün önce Real Madrid maçında son golü atan İtalyan oyuncu Dossena oluyor ve Liverpool, şampiyonluk yarışında Manu'yu takibini sürdürüyordu. Manchester United 10 Şubat 2008 tarihinden sonra Old Trafford'ta ilk lig mağlubiyetini alırken, Old Trafford stadına ilk kez Liverpool'dan 4 gol yiyordu.
Man Utd 1-4 Liverpool - The most amazing videos are a click away
Son 5 sezondur Şampiyonlar Ligi'ne hep 2. turda veda eden Real Madrid, 25 Şubat'ta sahasında karşılaştığı Gerrard'sız Liverpool'a 1-0 yenilince, Devler Ligi'nde yine hüsran ile karşı karşıyaydı. 2 hafta sonraki rövanş maçında az da olsa umudu olan Real Madrid, henüz 16. dakika da eski Atletico Madrid'li Torres'in golü ile yenik duruma düşünce çeyrek final umutlarını son 5 sene de olduğu gibi bir sonraki seneye taşıyordu. İlk maçta sadece son 2 dakika yer alan Gerrard, rövanşta bunun acısını çıkarırcasına bir oyun sergiliyor ve önce 28 ile 47. dakika da attığı gollerle farkı 3'e çıkarıyordu. Maçta son sözü ise 83. dakika da Torres'in yerine giren Dossena söylüyor ve bu sezonki ilk golünü kaydediyordu. Rakibini adeta eze eze yenen Liverpool'un karşısında belki de Iker Casillas'ın dışında bir kaleci olsaydı çok daha farklı skorla kazanmaları içten bile değildi.
Her zaman Almanya liginin golcü takımlarından olan Werder Bremen, ligin 5. haftasında Bayern Münih deplasmanına gidiyordu. 20 Eylül'de ki bu maçın favorisi kuşkusuz geçen sezonun Bundesliga şampiyonuydu. Ama boşuna dememişler top yuvarlaktır diye. 28 Nisan 2007'den beri Allianz Arena'da kimseye mağlup olmayan Bayern Münih, 30'ta Rosenborg, 45'te de Naldo'nun golleri ile soyunma odasına 2-0 geride geriyordu. 2. yarıda herkes Bayern'in geri dönmesini beklerken Werder Bremen fırtınası devam ediyor ve 54 ile 67. dakikalar arasında gelen 3 gol (Mesut, Pizarro, Rosenberg) ile skor bir anda 5-0 oluyordu. 71. ve 89. dakikada Bayern'in kaydettiği goller ise sadece farkın azalmasını sağlıyordu. Bu 2 golün sahibi de yazın Werder Bremen'den Bayern'e transfer olan ve oyuna 47. dakika da dahil olan Tim Borowski'den başkası değildi.
1 Mart'ta oynanan bu maçtan 1 hafta önce Barcelona, sahasında Espanyol'a 2-1 yenilmiş ve ligde 22 maç sonra ilk mağlubiyetini tatmıştı. Real Madrid'in az da olsa nefesini ensesinde hisseden Barcelona, maça hızlı başladı ve önce 19. dakika da Henry'nin, Arsenal günlerinden kalma golü ile 1-0 öne geçiyor, bu golden 12 dakika sonra Messi, her zamanki resitallerinden birini sunarak farkı 2'ye çıkarıyordu. Barcelona her ne kadar rahatladığını düşünse de Forlan'ın 32. dakika da ceza sahası düşünden attığı mükemmel gol Madrid ekibini maçtan koparmıyordu. Golden sonra ataklarını sıklaştıran Madrid, aradığı golü 2 pasta 56. dakika da Aguero ile buluyordu. 72. dakika da Barcelona, Henry ile bir kez daha öne geçmesine rağmen, maçı koparacak fırsatları değerlendiremeyor ve Atletico Madrid, 80. dakika da kazandığı penaltı golü ile skora tekrar denge getiriyordu. 89. dakika da Puyol gibi bir savunma oyuncusunu ekarte eden Aguero, Atletico'yu maçta ilk kez öne geçiriyor ve maçı da Madrid ekibi kazanıyordu. Maçtan önce 7 günlük oğlu (aynı zamanda Maradona'nın torunu), ile objektiflere poz veren Kun Aguero'ya anlaşılan oğlu çok uğurlu geldi.
İki ezeli rakip Juventus ve Milan, 14 Aralık günü sezonun 16. haftasında karşı karşıya geldi. 2 takımında defansif özellikleri daha iyi olduğu için birçok otorite bu maçın kısır geçeceğinde hem fikirdi. Ancak beklenen olmadı ve maçı izleyen herkes futbola doyarken, 6 de gol gördü. Maçın henüz 16. dakikasında Juventus, Del Piero'nun penaltı golü ile 1-0 öne geçti. Kaka'nın yokluğunda Pato ve Ronaldinho'lu hücum hattına güvenen Milan, yüklenmeye başlarken 31. dakika da Brezilya'lı ele avuca sığmayan yıldızı Pato ile beraberliği yakaladı. Bu gole 3 dakika sonra Chiellini yanıt varırken, devrenin bitimine 4 dakika kala Amauri farkı 2'ye çıkarıyor, Juventus soyunma odasına rahat giriyordu. 52. dakika da Ambrossini'nin golü ile Milan umutlansa da 65. dakika da Zambrotta'nın gördüğü kırmızı kart maçı belki de koparan an oluyordu. 69'ta Brezilya'lı golcü Amauri skoru 4-2'ye getiriyor ve Juventus maçı 2 farkla kazanıyordu.
1 Mart günü San Siro'da Roma'yı ağırlayan Inter, ligde Juventus'un 9 puan önünde lider olarak girmişti son 12 haftaya. Karşılıkla ataklarla başlayan maçta ilk golü Roma buluyordu. 22. dakika da Marco Motta'nın ortasında De Rossi kafa ile topu ağlarla buluştururken, bu golden 7 dakika sonra Norveç'li oyuncu Riise "sıfır" diye tabir edilen yerden hemde Julio Cesar'ın kapattığı köşeden düzgün bir vuruş yapıyor ve fark 2'ye çıkıyordu. 50. dakika da Mourinho'nun son gözdelerinden olan 19'luk Balotelli, Adraino'nun asistine düzgün bir vuruşla farkı 1'e indirse de 57. dakika da Roma bulduğu kontra-atakta Brighi ile skoru 3-1 yapıyordu. 62'te Balotelli kendi kazandırdığı penlatıda topu filelere gönderirken, bu sezon toplamda 3. golüne ulaşıyordu. 68. dakika da Stankovic'in yerine dahil olan yılların eskitemediği forvet Crespo, 79. dakika da 18 yaşındaki Santon'un ortasına mükemmel yükseliyor ve hem bu sezonki ilk golünü atıyor hemde Inter'e 1 puanı getiriyordu.
2005'te oynanan İsviçre maçına benzer bir olay ile ekibimiz maça hırslı başlamış ama Bordeaux'un uzun topunda Meira'nın ıskalaması ile 9. saniye de Bellion'un golü ile 1-0 geriye düşmüştü. 15. dakika ya kadar golün şoku atlatılamasa da G.Saray oyuna ağırlığını koymaya başlıyordu. İlk yarının ortalarında Hakan Balta'nın ortasında Diawara'dan seken topun direkten dönmesi adeta golün habercisi gibiydi. Nitekim 43. dakika da Barış'ın ortasında Arda'nın vuruşu ile skor 1-1'e geliyordu. Golün üzerinden 2 dakika geçmemişti ki Kewell, Hagi'den sonra G.Saray'lıların özlediği güzellikte bir gol ile G.Saray'ı öne geçiriyordu. 2. yarıya da etkili başlayan G.Saray üstüste goller kaçırırken 64. dakika da Lincoln'ün harika asistinde Ard farkı 2'ye çıkarıyor herkes bitti bu iş diyordu. 55'te oyuna giren Cavenaghi'nin 73. dakika da yaptığı asistte Chamakh farkı 1'e indiriyordu. Bu golün şoku geçmemişti ki 75. dakika da Arjantin'li golcü, kaleci ile savunmanın hatasında topu önünde bulup beraberlik golünü atıyordu. Dakikalar tükendikçe beklenen gol gelmiyor ve umutlar tükenmeye başlıyordu. Maçtaki son pozisyon diyebileceğimiz bir korner atışında Lincoln, ortayı yapıyor, Bordeuax savunması topu uzaklaştırmak istiyor ama kısa düşüyordu. Top, Sabri'nin ayağına geliyor ve onun da gelişine vurduğu top ağlarla buluşuyor turu geçen Galatasaray oluyordu. 3 gün önce kadro dışı kalması gündemde olan Sabri, son dakika golü ile G.Saray'ı son 16'ya taşıyordu. Türk milleti olarak Euro 2008'te son dakika gollerine alışık olduğumuzdan ve kalplerimizi test ettiğimizden bu maçta kalpten gitme durumu da ülke genelinde meydana gelmiyordu.
2.06.2009
6 Yıl Aradan Sonra Gelen Şampiyonluk
Kimse Fenerbahçe ve Galatasaray çok kötü diye Beşiktaş şampiyon oldu demesin. Beşiktaş hakederek hemde 19 yıl aradan sonra çifte kupa ile sezonu tamamlamıştır.
Ertuğrul Sağlam namağlup olarak takımın başından gönderilince, zaten birçok kişi tarafından sevilmeyen Yıldırım Demirören'e yönelik eleştiriler iyice artmıştı. Başkanlığı boyunca belki de en doğru hamlesini yaparak takımın başında Mustafa Denizli'yi getiren Demirören, başkanlığı süresince ilk şampiyonluk sevincini de yaşamış oldu.
Başta herşey kötü başlamıştı. Ertuğrul Sağlam yönetiminde ilk 6 maçta 14 puan toplayan ve liderlik koltuğunda oturan Kara-Kartallar, Denizli yönetiminde çıktığı ilk 10 maçta 14 puan toplayarak ligin ilk yarısını 28 puanla 6. sırada tamamladı. Devre arasında takıma Bursaspor'dan 34'lük Yusuf ile Schalke'nin istikrarlı orta saha oyuncusu Ernst'i transfer eden Beşiktaş bunun semeresini çok geçmeden aldı.
Fikstür avantajı ile 2. yarıda çıktığı ilk 8 maçta 20 puan toplayan Beşiktaş, 2. sıraya yükselirken, kupada da yarı finale yükseldi. Sivas deplasmanında 1-1 berabere kalarak liderliğe yükselme şansını tepen Beşiktaş, 31. hafta da Ankaraspor deplasmanından 4-1'lik bir galibiyet çıkarırken, Sivas'ın sahasında İstanbul Belediye'ye yenilmesi ile ligin zirvesinin yeni sahibi oldu.
Liderliğinin 4. gününde kupa finalinde Fenerbahçe ile karşı karşıya gelen Beşiktaş 4-2'lik skorla hem ligdeki mağlubiyetin rövanşını almış, hem rakibinin özlemini 26 yıla yükseltmiş, hem de sezonun ilk kupasını kazanmıştı. Son 3 hafta hata yapmayan Beşiktaş, Türkiye Liglerindeki 12. şampiyonluğunu da elde etmiş oldu.
Aralık ayınca yoğun eleştirelere maruz kalan Mustafa Denizli, 3 büyük kulübü de şampiyon yapan hoca olarak tarihe geçerken, 6. sıradayken söylediği 26. hafta sözü ile herkesi bir kez daha ters köşe yaptı.
Geldiği gün neredeyse herkesçe eleştirilen Yusuf, kritik maçlarda kilidi açan isim olurken, Delgado'nun yedeği olur çok fazla oynayamaz diyenlere, Delgado'yu yedek bıraktırarak cevap verdi. Özellikle Eskişehir maçında Holosko'ya attırdığı (sezonun en güzel asisti) gol şampiyonluğu getiren gollerden biri oldu. Ernst'de orta sahaya büyük bir güç katarken Cisse ile iyi bir ikili oldu. Tello'nun da 10 numaralığa soyunması ve ligi 6 gol 11 asistle tamamlayarak, takımına büyük katkısı yapması, Bobo - Holosko ikilisinin son 8 maçta 9 gol kaydetmesi şampiyonluğu getiren diğer etkenler oldu.
3 puanlı sisteme geçildiğinden bu yana 71 puanla sezonun en düşük 2. puanlı (En düşük puanlı şampiyon 70 puanla Zico'nun Fenerbahçesi) şampiyon olan Beşiktaş, attığı 60 golle de en kısır şampiyonlardan biri oldu. Ligin ilk yarısını 6. sırada bitirdiği halde şampiyon olan ve Türkiye'de bu alanda bir ilk olan Beşiktaş büyük bir mucizeyede imza attı. (Wolfsburg'un ilk yarıyı 9. bitirip şampiyon olması ile Avrupa'da bu alanda ilk olamadı Beşiktaş)
31.05.2009
İtalya'da Şampiyon yine Inter Milan
Sezonun son haftası olması nedeni ile tüm maçaların aynı anda başlaması yüzünden serviste Ntv Spor'da şampiyonun maçınımı yoksa Ntv'deki Fiorentina-Milan maçını izleyelim diye baya düşündük. İsim olarak diğer maç daha çok cezbetse de Inter maçının ilk 12 dakikasında gelen 3 gol, bu seçimde zorlanmamızı sağladı.
Bu maça her 2 takım rahat çıksa da Milano ekibinin ilk yarıdan alması gereken bir rövanş vardı. Sezonun ilk yarısında oynanan maçı Atalanta 3-1'lik skorla geçerek Inter'i bozguna uğratmıştı. İki takımda açık oynadığı için bol pozisyonlu, 7 gollü ve heyecan dolu bir maça tanık olduk.
İlk yarısı 2-2 biten maçın 53. dakasında Doni nefis bir frikik golü ile takımını 3-2 öne geçirdi. Bu maçta 2 gol atan Doni'nin sezonun ilk yarısındaki maçta da 2 gol attığını da belirtelim. 80'de Cambiasso, 81'de Ibrahimovic'in golleri ile Inter sahadan 4-3 galip ayrıldı ve sezonu 84 puanla şampiyon tamamladı. Inter bu sonuçla üstüste 4. toplamda da 17. lig şampiyonluğunu kazandı.
Mourinho'nun "yanlış hatırlamıyorsam Atalanta maçından sonra" bir sözü vardı Inter'li futbolculara. "3 sene önceki şampiyonluğunuzu şike skandalı ile kazandınız. 2 sene önceki şampiyonluğunuzda Juventus bir alt ligde, Milan -30 puan ile başlamıştı. Geçen seneki şampiyonluğunuzu da son haftada ancak kazanabildiniz" şeklinde. Mourinho'ya göre Inter hakederek bir şampiyoluk kazansa da Avrupa'da başarı gelmedi.
Son hafta öncesinde gol krallığı yarışında Di Vaio ile aynı golü bulunan Zlatan Ibrahimovic, bu maçta 2 gol atarak ligde 25 golle gol kralı oldu. Takımı son hafta kalan Bologna'lı Di Vaio ile, sezonu 5. sırada tamamlayan Genoa'nın golcüsü Diego Milito (seneye Inter Milan'da) 24 golle ligi tamamladılar.
Inter ile beraber Milan ve Juventus direk Devler Ligi'ne katılırken, sezonu 4. sırada bitiren Fiorentina ön eleme oynayarak Şampiyonlar Ligi'ne katılmaya çalışacak. Genoa, Roma ve Lazio (İtalya kupasını kazandı), Uefa Avrupa Ligi'nde İtalya'yı temsil edecek takımlar olacak. Reggina ve Lecce'nin ardından düşen son takım ise Roma'ya deplasmanda 3-2 mağlup olan Torino oldu.
Maçla ilgili son önemli not ise Luis Figo'nun son maçı olmasıydı. Real Madrid, Barcelona, Inter gibi üst düzey kulüplerde yıllarca oynayan Figo harika bir veda ile 43. dakikada oyunan çıkarak futbola veda etti.
"Gönüllerin Şampiyonu" Camii
2 senedir ligimize renk katan Sivasspor'un teknik direktörü Bülent Uygun'un "Biz gönüllerin şampiyonuz", "Şampiyon biziz lider Beşiktaş" türevindeki açıklamalarından ilham alan bir dernek, yapımını sürdürdüğü camiye "Gönüllerin Şampiyonu Camii" adını vermeyi uygun görmüş.
Bülent Uygun "gönüllerin şampiyonu" lafının patentini alırmı merak ediyorum. Bu arada 2010 yılında bitecek bu caminin açılışını yapmaya gitmesi muhtemel Sivasspor takımı yine "gönüllerin şampiyonu Sivasspor" sıfatı ile mi gidecek, yoksa hakiki şampiyon olarakmı gidecek, bunu bize zaman gösterecek.
Stadyum Zemininden 18 Bomba Çıktı
Bugüne kadar Pele, Maradona, Beckham, Klinsmann gibi yıldızlara ev sahipliği yapan, Dünya Kupası, Şampiyon Kulüpler Kupası finali gibi en önemli futbol organizasyonlarına sahne olan Almanya'daki Mercedes -Benz Arena'nın zemininde patlamamış 18 bomba bulundu.
Bombaların 1944'te İngiliz birliklerinin saldırısından kaldığı tahmin ediliyor. Büyük risk taşıdığı belirtilen bombaların temizlenmesi için staddaki yenileme çalışmaları durduruldu.
Yıldıray Baştürk'ün de forma giydiği Stuttgart'ın maçlarını oynadığı 58 bin kişilik statta yapılan zemin yenileme çalışmaları sırasında, sahanın yaklaşık 1.5 metre altında henüz patlamamış 18 bomba bulundu. Bombaların boyunun 1.5 metreye yaklaştığını belirten stat yöneticisi, zemin tamamen temizlenene kadar çalışmaların durdurulduğunu açıkladı.