10.09.2009

Paraya Para Demeyen 10 Teknik Direktör!

Futbolda en çok kazanan teknik direktörün, Özbekistan'dan Bunyodkor takımının çalıştırıcısı Brezilyalı Luiz Felipe Scolari olduğu ortaya çıktı.

İspanya'nın Katalan bölgesinden Sport gazetesi de en iyi maaş alan 10 teknik direktörü açıkladı.

İşte en çok kazanan 10 teknik direktör;

1 - Luiz Felipe Scolari (16.6 milyon euro)


2 - Jose Mourinho (11 milyon euro)


3 - Fabio Capello (8.8. milyon euro)


4 - Alex Ferguson (7 milyon euro)

5 - Roberto Mancini (6 milyon euro)


6 - Carlo Ancelotti (6 milyon euro)


7 - Manuel Pellegrini (5.5 milyon euro)


8 - Louis Van Gaal ( 5.2 milyon euro)


9 - Guus Hiddink (5 milyon euro)


10 - Arsene Wenger (4.8 milyon euro)


Rakip Takımın Forması İle Maça Çıktılar!

A2 Futbol Ligi Kuzey Grubu'nda mücadele eden Çaykur Rizesporlu futbolcular, Karabük deplasmanına formalarını getirmeyi unutunca, maça rakip Kardemir Karabükspor'un yedek formasıyla çıkmak zorunda kaldı.

Bank Asya 1. Lig kulüplerinin de katılımıyla bu sezon PAF Ligi'nin yerine ilk kez düzenlenen A2 Futbol Ligi'nde dün Kardemir Karabükspor ile Çaykur Rizespor, Safranbolu İlçesi Futbol Sahası'nda karşılaştı.

Maç öncesi soyunma odasında hazırlıklarını yapan Çaykur Rizesporlu futbolcular, formalarının üstlerinin Rize'de unutulduğunu fark edince, Kardemir Karabükspor yöneticilerinden yardım istediler.

Bunun üzerine Kardemir Karabükspor'un yedek formasının verildiği futbolcular, rakiplerinin formadaki amblemini bantla kapatarak sahaya çıktı.

Çaykur Rizesporlu futbolcular, yeşil-beyaz renkli şortlarının üzerine giydikleri rakiplerinin beyaz üzerine kırmızı-mavi çizgili renklerini taşıyan formayla maçı tamamladı. Kardemir Karabüksporlu futbolcular ise klasik kırmızı-mavi çubuklu formalarıyla sahada yer aldı.

İŞTE O MAÇIN GÖRÜNTÜLERİ

Arabası Çalınıyor Anonsununu Duyunca Maçı Bırakıp Gitti!


İspanya 3. Ligi'nde oynanan Murcianos del Jumilla-Puente Tocinos karşılaşmasında çok ilginç bir olay yaşandı.

Maçın 63. dakikası oynanırken stat hoparlöründen bir arabanın çalındığına dair anons yapıldı. Bu arabanın kendisinin olduğunun farkına varan orta hakem Madrigal Soria yan hakemlere gidip durumu anlattıktan sonra maçı terkederek stat dışına çıktı.

Dipnot: Orta hakem hırsızlar arabasını çalmadan önce arabasını kurtarmış ve polislere aracını teslim ettikten sonra maça kaldığı yerden devam etmiş.

İŞTE HAKEMİN ANONSU DUYDUĞU VE DEVAMINDA MAÇI TERKETTİĞİ ANLAR

6.09.2009

Richard Dunne Aston Villa'da!

Kolo Toure ve John Lescott'un gelmesi ile ilk 11'de yer alması zaten zor görünüyordu Manchester City'nin İrlandalı kaptanının.

Aston Villa'da transferin son gününde 6 milyon poundluk bir bonservis bedel ile Richard Dunne'i kadrosuna katarak defansını iyice güçlendirmiş oldu.

21 Eylül 1979'da İrlanda'nın başkenti Dublin'de dünyaya gelen Dunne futbola Dublin'deki kulüplerden biri olan Home Farm F.C'nin altyapısında başladı. (Bu kulübün altyapısından yetişen diğer ünlü oyuncular ise Ian Harte, Gary Kelly, Kenny Cunningham). 15 yaşındayken ise Everton'un alt yapısına geçti.

18 yaşındayken Everton'un rezerve takımları ile maçlara çıkmaya başlayan Dunne Evrton ile 5 sezon forma giydi. İlk 2 sezonda pel fazla forma şansı bulamayan İrlandalı oyuncu 1998-1999 sezonunda ilk 11'de forma şansı bulmaya başladı. O sezon 16 kez Premier Lig'de forma giydi. 1999-2000 sezonunda 27 maça çıkan Dunne, gol sevinci yaşayamazken Everton forması ile hiç gol yaşayamadı. Ertesi sezon başında da 3 milyon pounda Manchester City'nin yolunu tuttu.

O sezon Newcastle United'tan Fransız Charvet ile birlikte takıma katılan Richard Dunne kısa sürede ilk 11'in değişilmez oyuncusu oldu. İlk sezonunda M.City ile 24 lig maçında forma giydi ve 3 sarı kart gördü. Macnchester City ile ilk sezonunda ligi 18. sırada tamamlarlarken ligden de düşme üzüntüsü yaşadılar.

2001-2002'de Championship Liginde 28 maça çıkan Dunne ilk golünüde kaydetmiş oldu. İngiltere Kupalarında'da 4 maça çıkan İrlandalı oyuncu sezon toplamında 6 sarı kart gördü 1 kez de kırmızı kart gördü. O sezon şampiyon olan City tekrar Premier Lig'e yükseldi.

Manchester City formasını toplamda 9 sezon giyen Richard Dunne toplamda 278 lig maçına çıktı. Bu maçlarda rakip fileleri 8 kez havalandırırıken 49 kez sarı, 5 kez de kırmızı kart gördü.

Evertondaki 6. sezonunu sonunda 27 yaşındayken kaptanlık pazubandını takan Richard Dunne Manchester City ile son 3 sezonunu kaptan olarak geçirdi. Özellikle kaptan olduğu ilk sezon olan 2006-2007'de 38 lig maçının tamamında 90 dakika forma giyerek çok istikrarklı bir performans gösterdi.

Manchester City taraftarları tarafından üstüste 4 kez "Kulübün En İyi Oyuncusu" seçildi (2004-2005, 2005-2006, 2006-2007, 2007-2008). 4 Temmuz 2008'te kulübü ile 4 senelik bir sözleşme imzalayan İrlandalı oyuncunun özellikle son sezonu çok kart gördüğü bir sezon olarak geçti. 2'si Premier Lig'de olmak üzere 4 kez kırmızı kart gören Dunne, 9 kez de sarı kart gördü.

O sezon ile ilgili dikkat çeken bir olayda doğum gününde oynanan ve 6-0 Manchester City'nin galibiyeti ile sonuçlanan Birmingham maçında gol kaydetmesi oldu. 17 Ocak 2009'da oynanan Wigan maçında gördüğü kırmızı kart ise Premier Lig'de gördüü 8. kırmızı kart oldu ve bu alanda Patrick Vieira ve Duncan Ferguson ile beraber rekoru elinde bulundurdu.

Ülkesi İrlanda formasını ilk kez 200 yılında giymeye başlayan Richard Dunne toplamda 53 kez ülkesinin formasını terletirken 7 de gol kaydetti. Ülkesi ile yaşadaığı tek uluslararası turnuva deneyimi ise 2002 yılında Güney Kore-Japonya ortaklığında düzenlenen Dünya Kupası oldu. E grubunda Almanya, Kamerun ve Suudi Arabistan ile beraber mücadele eden İrlanda Cumhuriyeti 5 puanla grubu 2. sırada bitirerek 2. tura yükseldi. 2. turda ise penaltılarla İspanya'ya elenmektem kurtulamazlarken Richard Dunne bu 4 maçtada forma giydi.

5.09.2009

John Heitinga Everton'da!

En önemli savunma oyunucusu olan Lescott'u 22 milyon pounda Manchester City'e satan Everton İngiliz oyunucun yerini Hollandalı Heitinga ile doldurdu.

6.2 milyon pounda Atletico Madrid'ten transfer edilen Heitinga forma numarası olarakta Lescott'un numarası olan ve en son kulübü Atletico Madrid'te de giydiği 5 numarayı tercih etti.

15 Kasım 1983'te Hollanda'nın Alphen aan den Rijn bölgesinde dünyaya gelen Heitinga Ajax alt yapısının çıkardığı oyunculardan biri. 7 yaşındayken girdiği Ajax'ın alt yapısında 11 sene top koşturduktan sonra ilk resmi maçına 26 Ağustos 2001'de Feyennord'a karşı çıktı.

Ajax ile ilk profesyonel sezonunda 15 maça çıkan Heitinga için 2002-2003 sezonu kabus gibi geçti. O sezon yaşadığı sakatlıklar ile 6 ay sahalardan uzak kalan Hollandalı oyuncu sadece 1 kez ( O da sonradan) forma giymişti.

Bir sonraki sezona ise fırtına gibi giren ve ilk olarak 17 Ekim 2003'teki Volendam maçında sonradan girerek sahalara dönen Heitinga kısa süre içinde ilk 11'de giymeye başladı. Ajax forması ile ilk golünü 9 Kasım'da oynanan ve takımının 4-1 galip geldiği Den Haag maçında kaydetti. Hollandalı oyuncu o sezon 26'sı lig maçı olmak üzere toplam 29 maçta forma giyerken 3 gol kaydetti, 4 sarı 1 de kırmızı kart gördü ve Ajax ile lig şampiyonluğu sevinci yaşadı.

Yazın düzenlenen Avrupa Şampiyonasında Hollanda formasını da giyen Heitinga turnuvaya yarı finalde veda eden ülkesi adına 3 maçta 178 dakika forma giydi ve 1 sarı 1 de kırmızı kart gördü. 2004-2005 sezonunda Ajax ile 23'ü ilk 11 olmak üzere 26 lig maçında forma şansı bulan Hollandalı oyuncu 1 kez gol sevinci yaşadı. Kulübü Ajax ise o sezon PSV'nin ardından ligi 2. sırada bitirieken Heitinga'nın 4 maçta sahada yer aldığı Devler Ligi'ne gruplarda 3. olarak veda etti. Uefa'da da 3. turda Auxerre'e elendi.

2005 sonunda Ajax için iyice kilit bir oyuncu konumuna gelen 22 yaşındaki oyuncu 2005-2006'da da Ajax ile 24'ü lig 6'sı da Devler Ligi olmak üzere 30 maçta forma giydi. Bu 30 maçın 21'inde ilk 11'de başlayan Heitinda 3 gol atarken 7 sarı 1 de kırmızı kart gördü. Van Basten tarafından 2006 Dünya Kupası'na çağrılan Heitinga 3 maçta 159 dakika sahada kalırken takımının 2. turda Portekiz'e elenmesine engel olamadı.

2006-2007 sezonunda 34 lig maçın tamamında forma giyen Heitinga rakip fileleri 7 kez havalandırdı. Buna rağmen takımı PSV'nin averajla arkasında yer alarak ligi 2. sırada bitirdi. Takımı Ajax Şampiyonlar Ligi'ne ön eleme turunda veda edip Uefa Kupası'nda devam ederken Hollandalı oyuncu bu kulvarda tamamı ilk 11'de olmak üzere 7 maça çıksada 3. turda bu turnuvaya veda ettiler. Sezon toplamında 47 maçta forma giyen Heitinga 9 gol atarken 10 kez sarı 1 kez de kırmızı kart gördü.

Ajax'taki son sezonu olan 2007-2008'te de yine istikrar abidesi oldu Hollandalı oyuncu. Hollanda liginde Ajax ile 38 maçın tamamında forma giyen (34'ü lig, 4'ü de Şampiyonlar Ligi play-offu) Heitinga bu sezon da ligde rakip fileleri 7 kere havalandırdı. O sezonu Ajax, PSV'nin 3 puan arkasında 2. bitirirken Avrupa Kupaları'nda yine hüsran olmuştu. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Slavia Prag'a elenen Ajax, Uefa Kupası ilk turunda da Dinamo Zagreb'e elendi. Tüm sezonu Heitinga 40 maçta 8 gol ile tamamlarken 7 kez de sarı kart gördü.

O yaz Avrupa Şampiyonası'nda Hollanda milli takımının formasını da giyen Heitinga 2'si sonradan olmak üzere 3 maça çıktı ve 140 dakika sahada kaldı. Hollanda milli takımı Euro 2008'e Çeyrek Final'de Rusya'ya karşı veda ederken 25 yaşındaki oyuncu o yaz 8.8 milyon pounda İspanyol takımı Atletico Madrid'e transfer oluyordu.

Atletico Madrid ile çıktığı ilk lig maçı olan 31 Ağustos'taki Malaga maçında ilk golünü de kaydeden Hollandalı oyuncu 2008-2009 sezonunda La Liga'da 27 maçta forma giyiyordu. Atletico Madrid ile çıktığı 2. lig maçı olan Barcelona maçı ise tamamen hüsranla sonuçlanıyordu. O yaz Fiorentina'dan transfer edilen Çek savunma oyuncusu Ujfalusi ile uyum sorunu yaşayan Heitinga'nın takımı Nou Camp'ta 6-1'lik skorla adeta hezimete uğruyordu.

Sezon toplamında 32 maçta forma giyen Heitinga 3 gol kaydederken 11 kez de sarı kart gördü. Atletico Madrid o sezonu 4. sırada tamamlarken Şampiyonlar Liginde'de gruplardan çıkmasına rağmen 2. turda Porto'ya elenmekten kurtulamadılar. Hollandalı oyuncu Devler Liginde'de tamamı ilk 11'de olmak üzere 5 maçta 320 dakika forma giydi.

Heitinga her ne kadar savunmada istikrarlı bir şekilde oynasada takımı ligde kalesinde 57 gol gördü. (Bu sayı ligi son sırada tamamlayan Recreativo'nun yediği gol sayısı ile aynı. Ayrıca ligde en fazla gol yiyen 8. takım oldular.)

Hollandalı oyuncu ilk olarak 2004 yılında ABD'ye karşı ilk olarak giydiği Hollanda milli takım formasını da 46 kez giydi ve 7 gole imza attı.

Einstein Hesabı Cezayı 12 Maçtan 8 Maça Düşürdü!

30 Ağustos'ta oynana Anderlecht - Standart Liege maçında yaşanan bu pozisyon Belçika'yı karıştırmıştı.

Pozisyon sırasında faule maruz kalan Anderlecht'li Wasilewski'nin ayağı kırılırken büyük ihtimalle sezonu da kapattı. Faulu yapan Alex Wistel kırmızı kart görse de olaylar maç sonunda da devam etti. Standart Liege'li oyuncu Witsel maçın ardından Anderlecht'li fanatik taraftarlar tarafından ölüm tehditleri almaya başlamış ve antremanları polis koruması eşliğinde sürdürmüştü.

Geçtiğimiz günlerde Belçika Futbol Federasyonu olay ile ilgili kararını vermiş ve Alex Witsel'e 12 maç ceza vermişti.

Standart Liege'nin menajeri Pierre François ise ilginç bir gereçke ile cezanın indirilmesi için federasyona başvurdu.

François, itiraz üzerine federasyonda yapılan duruşmada, doktor Michel Matagne'in raporunu sunarak, Witsel'in ve Wasilewski'nin birbiriyle temasa geçtiği süre ve bunun etrafında gelişen olayları, "Einstein'in fiziksel hesapları" ile açıkladı. Francois, bu açıklamaların ışığında Witsel'in hatayı kasti yapmadığını öne sürdü.

Aynı zamanda adli kaza ve çarpışmalar üzerinde uzman olan Matagne'in raporunda, Witsel'in Wasilewski'den daha önce topa yaklaştığı, ancak Polonyalı oyuncunun kayma hareketi yaptığı için topla daha çabuk buluştuğu anlatılarak, bu buluşmalar adım adım, santim santim 8 değişik biçimde açıklandı.

Bu savunmanın ardından Tahkim Kurulu, Witsel'in 12 maç oynamama ve 2 bin 500 avro para cezası, 8 maç ve 250 avroya çekildi.

İŞTE WASILEWSKİ'NİN AYAĞININ KIRILDIĞI O POZİSYON!

Fanatizm'de Son Nokta! Kardeş Kardeşi Öldürdü!

Paraguay'ın en büyük derbilerinden biri olan Cerro Porteno - Olimpia maçı sonrası olaylar çıktı ve maç sonunda bir aile trajedisi yaşandı.

Ateşli her derbide olay çıkar genelde her ülkede. Bu bizim ülkemizde de böyledir, Arjantin'de de, İtalya'da da Paraguay'da da...

Paraguay'daki bu derbi mücadelesi Olimpia'lı oyuncu Dario Caballero'nun kafasına yabancı madde isabet etmesi ile 10 dakika geç başlamıştı. Maçı Caballero'nun kendi kalesine attığı gol ile Cerro Porteno 1-0 önde kapattı. Toplam 5 kırmızı kartın çıktığı maçı ev sahibi 9, konuk ekip 8 kişi tamamladı. Bu kırmızı kartlardan ikisi 45. diğer ikiside 71. dakikada karşılıklı olarak çıktı. Ayrıca iki takımın teknik direkötürüde saha dışına gönderildi.

Maç sonu iki takım taraftarları arasında yaşanan kavgada ise dehşet bir olay yaşandı. Olimpa taraftarı olan 30 yaşındaki Carlos Sosa, rakip takımdan bir taraftarı bıçaklayarak öldürdü. Öldürdüğü kişi ise öz kardeşi olan 20 yaşındaki Elvio Sosa.

Bu Tekmeye Futboldan 1 Yıl Men Cezas!


Bolivya'da geçtiğimiz haftalarda inanılmaz bir olay yaşanmış ve Oriente Petrolero - Blooming Santa Cruz maçında yeşil sahalarda görmek istemediğimiz görüntüler ortaya çıkmıştı.

Blooming takımından Sergio Jauregui bir pozisyonda yerde kalmıştı. Soyunma odasına giderken Jauregui, uçarak Medina'nın suratına ve boğazına kramponlarıyla tekme atmıştı. Sergio Jauregui bu hareketinden sonra kırmızı kartla oyun dışında kalmıştı.

Medina hastanelik olurken, Jauregui mahkemelik oldu. Oriente Petrolero kulübü yöneticileri 3 yıl ceza almasını beklerken, Sergio Jauregui 1 yıl sahalardan men cezası aldı.

İŞTE O TEKME!

Bu Maçta 9 Gol Var, Ama En Güzeli...


3 senedir 3 farklı grupta oynana Meksika Ligi'nde 2. grubun lideri Club America kendi sahasında 1. grubun lideri Toluca ile karşı karşıya geldi.

Her ne kadar lig 6'şar takımlı 3 gruba bölünmüş olsa da maçlar NBA'deki düzene benzer bir şekilde oynanıyor ve her takım diğer gruptaki takımlarla da kaşılaşıyor.

İlk yarıyı ev sahibi ekibin 5-0 üstünlüğü ile biten maçı Club America 7-2 kazandı. Maçın skoru da çok dkkat çekici ama maçta esas dikkat çeken olay ev sahibi ekibin 77. dakikada attığı 6. gol oldu.

Toluca defasının bir anlık hatası ile Club America'lı oyuncu karşı karşıya gelecekken Toluca kalecisi erken açılarak tehlikeyi uzaklaştırdı ve topu orta sahaya gönderdi. Ama topun Toluca'lı Montenegro'ya gitmesi ile olanlar oldu.

Kalecinin açılmasını fırsat bilen oyuncu orta sahadan yaptığı düzgün vuruşla harika bir gole imza attı.

İŞTE ORTA SAHADAN ATILAN O GOL!

1.09.2009

Eidur Gudjohnsen Monaco'da!

Bir ara adı Türk takımları ile de anılan Barcelona'nın İzlandalı yıldızı transferin kapanmasına saatler kala Fransız ekibine transfer oldu.

Barcelona'nın yıldızlar ile dolu kadrosunda geçen sene pek fazla forma şansı bulamayan Gudjohnsen yaşının da 31'e dayanması ile kendine yeni bir heyecan aramış olacakki Monaco ile 3 yıllık sözleşmeye imza attı.

15 Eylül 1978'de İzlanda'nın Reykjavík şehrinde dünyaya gelen Gudjohnsen futbol hayatınada şehrinin takımı olan Valur Reykjavík kulübünde başladı. Henüz 17 yaşındayken resmi maçlarda forma giymeye başlayan oyuncu Reykjavík takımı ile geçirdiği tek sezonda 17 maça çıkmış ve 7 de gol kaydetti.

Ertesi sezon Hollanda'nın güçlü takımlarından PSV'ye transfer olsa da pek fazla forma şansı bulamadı. 1995 yazında geldiği PSV'de 2 sene kalan İzlandalı golcü tamamı ilk senesinde olmak üzere 13 maça çıktı ve sadece 3 gol atabildi. Hollanda liginde yapamayacağını anlayınca da 20 yaşında tekrar ülkesine döndü.

Reykjavík takımı ile 1998'in sonlarında 6 maça çıkan Gudjohnsen yazın oynadığı hazırlık maçında Bolton'un dikkatini çekti ve İngiltere'nin yolunu tuttu. İlk sezonunda beklenen patlamayı yapamasa da çıktığı 18 resmi maçta 5 gol kaydetti. 1999-2000 sezonunda Bolton ilk 11'inin değişilmez oyuncusu olurken 13'ü lig 8'i de FA Cup maçlarında olmak üzere kaydettiği 21 gol ile Premier Lig takımlarının dikkatini çekti.

Bu ilgi sonucunda da 2000 yazında 4 milyon pounda Chelsea'ye transfer oldu. O yaz kendisi gibi takıma katılan Hasselbaink ile iyi bir ikili oluşturan İzlandalı golcü Mavilerdeki ilk sezonunda 37 maçta 13 gol kaydetti. (Partneri Hasselbaink ise 40 maçta 25 gol attı).

2000-2001 sezonunda Chelsea ile en fazla gol attığı sezonu yaşayan Gudjohnsen 29 Premier Lig maçında 14 gole imza atmıştı. Uefa Kupasında mücadele eden takımı ile 3 gol kaydederken tüm sezonda 43 maçta 23 gol attı.

Chelsea forması ile toplam 6 sezon forma giyen Gudjohnsen 2003 senesinin başında kumarda kaybettiği 500.000 euro ile de bir ara gündeme gelmişti. 2006 yılının yazında veda ettiği Londra ekibi ile 6 sezonda 182 lig maçına çıkan İzlandalı golcü rakip fileleri 54 kez havalandırdı. Toplamda ise 263 kez Chelsa forması giyerken 78 kez gol sevinci yaşadı.

2 Nisan 2005'te Chelsea'nin Southampton'u 3-0 yendiği maçta attığı gol o sezonun en güzel 10 gollerinden biri seçilirken aynı sezonda 23 Ekim 2004 tarihinde Blackburn'e karşı kariyerinin ilk hat-trickini yaptı. Chelsea kariyerinde toplamda 60'a yakın asist yapan Gudjohnsen 2 kez de Premier Lig şampiyonluğu sevincini yaşadı. (2004-2005, 2005-2006)

2006 yazında ise 12 milyon euroluk bir bedelle Katalan ekibi Barcelona'nın yolunu tuttu. Barcelona ile ilk maçına ligin ilk haftasında Celta Vigo deplasmanında çıkan golcü oyuncu oyuna 74. dakika girse de 3-2 biten maçın galibiyet golünü atıyordu. O sezon La Liga'da 14'ü ilk 11'de olmak üzere 25 maça çıkan Gudjohnsen 5 kez ağları havalandırıyordu. Devler Liginde'de toplam 7 maça çıkan golcü oyuncu 1'i gruplarda eski takmı Chelsea'ye olmak üzere 3 gol atıyordu. Barca'daki ilk sezonu 43 maçta 12 gol ile sona eriyordu.

2007-2008 sezonunda forvetten çok iyice orta sahada oynamaya başlayan Gudjohnsen genelde hep alternatif isim olarak düşünülüyor ve çoğu kez yedekten giriyordu. Bu sezonda ilk 11'de maça başlamak için 24 Kasım'a kadar beklerken sezonun tümünde de 16'sı sonradan olmak üzere 32 maçta forma giyiyordu. Tamamı lig maçlarında olmak üzere 2 gol 1 asist yapan İzlandalı oyuncu 24 La Liga maçında sadece 989 dakika görev aldı.

Katalan ekibindeki son sezonunde yedek kulübesinden yine kurtulamıyordu. Messi, Eto'o, Henry'li hücum hattından formayı zar zor kapan ve 11 kere ilk 11'de başlayan Gudjohnsen 13 kezde oyuna sonradan dahil oluyordu. Ligde sadece 3 gol atabilen Gudjohnsen Barca'daki son sezonunda lig şampiyonluğu, İspanya Kupası şampiyonluğu en önemlisi de Devler Ligi şampiyonluğu sevincini yaşıyordu.

İzlanda milli takımı forması ile çıktığı ilk maç ise çok enteresan bir olay ile oluyordu. İzlanda'nın 24 Nisan 1996'da Estonya ile oynadığı maçta 18 yaşındaki bu genç oyuncu oyuna sonradan dahil oluyordu. Yerine girdiği oyuncu ise öz babası Amor Gudjohnsen'den başkası değildi. Milli takım altında 23 maça çıktığını ve 7 gol attığını da son olarak ekleyelim.

30.08.2009

Andriy Shevchenko Dinamo Kiev'de!


Shevchenko'nun Premier Lig'de yapamayacağı belliydi. Geçen sezon kiralık olarak en başarılı sezonlarını geçirdiği Milan'a gitmiş orda da eski formundan uzak bir performans sergilemişti.

Transfer döneminin bitmesine saatler kala Ukraynalı yıldız yetiştiği kulüp olan ve adını ilk olarak Avrupa futbol piyasasına duyurduğu Dinamo Kiev'e geri döndü. Eski kulübü ile 2 yıllık sözleşme imzalayan 33 yaşındaki golcü oyuncu 7 numaralı formayı giyecek.

29 Eylül 1976'da dünyaya gelen Shevchenko ilk olarak boksla uğraşsada küçük yaşta burnu kırılınca bu spordan vazgeçip Dinamo Kiev'in altyapısında futbola başladı. Henüz 14 yaşında Kiev'in altyapısındayken o zamanki adı ile Ian Rush Kupası'nı kazanırken o turnuvanında gol kralı oldu. 17 yaşındayken de Dinamo Kiev'in bir alt liginde yer alan 2. takımı ile 20 gol kaydederek Ukrayna 2.liginde gol kralı oldu.

Dinamo Kiev formasını ilk olarak 1994-1995 sezonunda giyen Shevchenko toplam 23 resmi maçta yanlızda 3 gol kaydedebildi. Bir sonraki sezon Kiev ile lig şampiyonluğu yaşarken ligde çıktığı 31 maçta 16 gol kaydederek bu başarıda büyük pay sahibi oluyordu. 1999 yazına kadar Dinamo Kiev'de kalan Shevchenko toplamda 166 maça çıkarken 66'sı son 2 sezonunda olmak üzere 94 gole imza atıyordu.

1997-1998'te takımı ile Barcelona'yı 4-0 yenerlerken maçın ilk yarısında hat-trick yapması ve son 2 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde çıktığı 24 maçta 16 gol kaydetmesi tüm gözlerin onun üzerinde olmasını sağlıyordu ve en nihayetinde 1999 yazında 25 milyon euroya Milan'a transfer oluyordu.

Dünyanın en zor gol atılan liglerinden biri olan Serie A'da ilk sezonunda hiç zorluk çekmeyen Shevchenko ilk sezonunda rakip fileleri havalandırıken İtalya ligini gol kralı olarak tamamladı. İtalya Kupasında'da 4 gol atan Ukraynalı golcü Milanodaki ilk sezonunu 43 maçta 29 gol ile tamamladı.

2000-2001 sezonunu da 34 maçta 24 gol ile tamamlasada 26 gol ile gol krallığını Crespo kazandı. Şampiyonlar Liginde ise oynadığı 14 maçta 9 gol kaydederken Devler Ligi'nde o sezon gol krallığını yaşadı. Toplamda da o sezon 51 maçta 34 kaydederken kariyer rekoru kırmış oldu. Ertesi sezonda da 29 lig maçında 14 gol kaydetti.

2002-2003 sezonunda bireysel olarak çok iyi performans gösteremeyen Shevchenko sezon sonunda takımı ile Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu sevinci yaşıyordu. Finalde karşılaştıkları Juventus'u penaltılar ile elerlerken Sheva kupaya uzandıran son penaltı golünü kaydediyordu. O sezon ligde 23 maçta sadece 5 gol kaydeden golcü oyuncu Devler Liginde'de 11 maçta 4 gole imza attı.

2003-2004 sezonu ise Shevchenko'nun en çok başarı yakaladığı sezon oldu. Serie A'da çıktığı 32 maçta 24 gol kaydederek kariyerinde 2. kez İtalya Ligi Gol Krallığını elde etti. Milan ile ilk kez lig şampiyonluğuna da uzanan oyuncu Şampiyonlar Liginde'de 9 maçta 4 gol kaydetti ama takımının çeyrek finalde elenmesine engel olamadı. O sezon "Avrupa'da Yılın Futbolcusu" ödülünde kazanan Sheva tüm sezonu toplamda 45 maçta 29 gol ile tamamladı.

Milan ile 2 sezon daha oynayan Ukraynalı golcü 2006 yazında Premier Lig'e transfer oldu. Bu 2 sezonda ligde çıktığı 57 maçta 36 gol kaydederken tüm Milan kariyeri (1999-2006) boyunca çıktığı 208 Serie A karşılaşmasında 127 gol kaydetti ki bu da her 2 maçta 1 gole denk geliyor neredeyse.

2005 Mayıs'ında Milan ile tekrar Şampiyonlar Ligi finali oynasada, İstanbuldaki bu mücadelede mucizevi bir şekilde Liverpool'a elendiler. 2005-2006 sezonunda Devler Ligi'nde attığı 9 gol ile kariyerinde 3. kez bu kulvarda gol krallığı sevinci yaşayan Sheva attığı bu golün 5'ini Fenerbahçe'ye attı. 23 Kasım 2005'te Kadıköy'de oynanan maçta attığı 4 gol ile Şampiyonlar Ligi'nde bir maçta 4 gol atan 5 oyuncudan biri oldu. (Diğer 4 isim Van Basten, Dado Prso, Nistelrooy, Filippo Inzaghi)

2006 yazında 30 milyon euroluk bir ücretle (Bir sezon önce Milan 75 milyon euroluk teklifi reddetmişti) Chelsea'ye transfer olan Ukraynalı golcü o yaz ülkesi ile ilk kez uluslararsı bir şampiyonaya katıldı. 2006 Dünya Kupası'nda çıktığı 5 maçta 2 gol kaydeden Shevchenko ülkesinin çeyrek finalde İtalya'ya elenmesine mani olamadı.

Chelsea ile bekleneni veremeyen Shevchenko ilk sezonunda 22'si ilk 11 olmak üzere 30 Premier Lig maçına çıksa da sadece 4 gol attı 6 da asist yaptı. Federasyon Kupası ve Lig Kupasında 3'er gol kaydeden golcü oyuncu ilk sezonunda Mavilerin formasını 51 kez giyerken 14 gol 10 asist ile sezonu tamamladı.

Chelsea'deki 2. sezonunda Drogba'nın arkasında yer alan ve birçok maçta yedek oturan Sheva 9'u sonradan olmak üzere 17 lig maçına çıktı. Premier Lig'de sadece 5 gol kaydedebilen golcü oyuncu Lig Kupasında'da 3 gol kaydedebildi. Chelsea'de bekleneni veremeyince de 2008-2009 sezonu öncesinde eski kulübü Milan'a kiralık verildi.

2 senelik ayrılığın ardından tekrar Milan'a dönse de Pato, Ronaldinho, Kaka ve Inzaghi'li Milan'ın hücum hattında hep alternatif oyuncu konumunda oldu. Serie A'da sadece 2 kez ilk 11'de forma şansı bulurken tam 16 kez oyuna sonradan girdi ve bu 18 maçta toplamda sadece 452 dakika forma giydi. Ligde gol sevinci yaşayamann Shevchenko Uefa Kupasında ve İtalya Kupasında 1'er olmak üzere toplam 2 gol kaydetti.

Ukrayna Milli takımını ilk kez 1 Mayıs 1996'da Türkiye'ye karşı giyen Sheva, ilk golünü de bizim milli takımımıza karşı kaydetmiş ama Ukrayna'nın Samsun'da oynanan özel maçta 4-2 yenilmesine mani olamamıştı. Milli formayı 87 kez sırtına geçiren Shevchenko toplamda ülkesi adına 41 gol kaydederken hala ülkesinin en golcü oyuncusu konumunda. Ayrıca Ukraynalı golcü ülkesinde 7 kez yılın futbolcusu seçildi. (1
997, 1999, 2000, 2001, 2003, 2004, 2006)


Jose Mourinho'dan İnciler - 4


İtalya'da bu akşam oynanan Milano derbisinde Inter deplasmanda oynamasına rağmen sahadan 4-0 galip ayrıldı. Bu maçtan sonra görüldükü bu sezon Milan'dan pek fazla bişey beklemek, ve şampiyonluk yarışının içinde olduğunu söylemek yanlış olacak. Juve ve Inter başabaş yarışacak gibi.

Jose Mourinho büyük bir kumar oynayarak henüz 2 gün önce sözleşme imzalayan Sneijder'i ilk 11'de başlattı. Mourinho'da maç sonu düzenlenen basın toplantısında özellikle bu konuya vurgu yapmış:

"Futbol güzel çünkü her şeyi kazandığınız ve her şeyi kaybettiğiniz zamanlar oluyor. Eğer bugün kaybetmiş olsaydık, Wesley Sneijder'i oynattığım için beni öldüreceklerdi"

Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona ile aynı grupta eşleşmelerini de değerlendiren Mourinho, Milan'ın hocası Leonardo'ya tavsiyede bulunmayıda ihmal etmedi.

"Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona'ya karşı oynayacağımız karşılaşma aynı zamanda Şampiyonlar Ligi'nde bize kim olduğumuzu söyleyecek. Milan Teknik Direktörü Leonardo'ya kendine güvenmesini ve hayatın devam ettiğini söyledim"


Arjen Robben Bayern Münih'te!


İsmini ilk olarak CM 2001-2002 oyununda duymuştum. Hiç unutmam Hollanda'nın mütevazi takımlarından Gronningen'de oynuyordu ve oyunda bir sonraki sezon PSV'ye gidecek diye bir madde vardı. Yani aslında sadece biz keşfetmemişiz PSV'de biliyormuş Robben'in yıldız olabileceğini.

Real Madrid'te kalacakmı, ayrılacakmı dedikodularının ardından Hollandalı yıldız sürpriz bir şekilde Bayern Münih'e transfer oldu. Birçok takım ile ismi anılmasına rağmen Almanya ligini neden tercih etti orasını bilemem ama Real Madrid bonservisinden kazandığı 25 milyon euro ile zorla gönderdiği Robben'den 1 milyonda kar etti.

23 Ocak 1984'te Gronningen'in bir kasabası olan Bedum'da dünyaya gelen Robben ilk olarak VV Bedum'un altyapısında futbola başladı. 15 yaşındakyende Gronningen'in altyapısına transfer oldu. 1 sene içinde genç takımda toplam 50 gol kaydeden Hollandalı oyuncu ertesi sezon A takıma yükseldi ve ilk maçına henüz 17 yaşını doldurmamışken Waaljwiik maçında 79. dakikada oyuna girerek çıktı.

2001'in başında formayı kapan Robben o sezonu 18 maçta 2 gol ile tamamladı. Henüz 17 yaşındayken Gronningen'in en iyi oyuncusu seçilen Hollandalı oyuncu ertesi sezon ise Gronningen ile 22 lig maçına çıktı ve 6 gole imza attı. Gösterdiği performans ile dikkatleri üzerine çeken Robben 2002 yazında 3.9 milyon euroya PSV'nin yolunu tuttu.

PSV'deki ilk sezonunda 33 maça çıkan ve 12 gole imza atan Hollandalı oyuncu takımının şampiyonluğunda büyük rol oynadı. Özellikle Kezman ile iyi bir ikili oluşturunca taraftarlar bu ikiliye "Batman ve Robin" lakabını taktılar. O sezon Şampiyonlar Liginde'de 4 kez forma şansı giyen oyuncu PSV'deki ilk sezonunu 37 maçta 13 gol ile tamamladı.


2003 yazında Manchester United ile transfer görüşmesi yapsa da 7 milyon euroluk teklifi PSV reddedince Hollanda ekibinde kaldı. O sezon özellikle Mart ve Nisan aylarında yaşadığı sakatlıklar ile takıma fazla katkı sağlayamasada toplamda çıktığı 32 maçta (24ü lig) 8 gole imza attı. 2004 yazındaki Avrupa Şampiyonası ile ilk kez milli olma heyecanını yaşayan Robben turnuvada 4 maçta 318 dakika forma giydi. Turnuva dönüşünde ise 18 milyon euroluk bedel ile Chelsea'ye satıldı.

Chelsea'deki ilk sezonunda da sakatlık kabusunu üzerinden atamadı. Sezon öncesi Roma ile oynanan hazırlık maçında sakatlanan Robben ilk resmi maçına 23 Ekim'de çıktı. Chelsea ile ilk golünü de ilk 11'de başladığı ilk maç olan 6 Kasım'daki Everton maçında kaydetti. 14'ü ilk 11 olmak üzere 18 Premier Lig maçına çıkan Robben 7 gol kaydederken 9'da asist yaptı ve lig şampiyonluğu sevincinide yaşadı. Şampiyonlar Liginde'de 5 maçta 1 gol kaydetti ve takımı ile yarı finalde oynama başarısı gösterdi. Ayrıca 21 yaşındaki oyuncu o sezon "Premier Ligin En İyi Genç Oyuncusu" ödülününe aday olsa da Rooney'in arkasından 2. oldu bu dalda.

2005-2006 sezonuna sıkıntısız başlayan Hollandalı yıldız sezon sonunda üstğste 2. kez Premier Lig şampiyonluğu sevincini yaşadı. Ligde 28 maçta forma giyen Robben 6 gol ve 2 asist kaydetti. Şampiyonlar Liginde'de tamamı ilk 11'de olmak üzere 6 maçta 434 dakika forma giyen Robben sadece 1 asist yaparken Chelsea 2. turda Barcelona'ya eleniyordu. O yaz Dünya Kupasında'da 4 maçta 1 gol kaydetse de takımının 2. turda Portekiz'e elenmesine engel olamıyordu.

2006-2007 sezonunda her zamanki gibi sürekli ilk 11'de oynsada Mart ayında geçirdiği sakatlıklar ile sezonu tamamlayamadı. Premier Lig'de 21 maça çıkan Robben 2 gol atarken 6 da asist yaptı. Şampiyonlar Ligi'nde ise 5'i sonradan olmak üzere 8 maça çıkarken 1 gol 1 asist yaptı. Bu sezon içinde adı sık sık Real Madrid ile anılsada Robben Chelsea'de mutlu olduğunu kalmak istediğini beliten açıklamalar yapıyordu. Bu açıklamalara rağmen 2007 yazında 24 milyon euroya Real Madrid'in yolunu tuttu.

İspanya'daki ilk sezonunda pek forma şansı bulamayan Hollandalı yıldız ilk La Liga maçına 23 Eylül'de Villarreal'e karşı 62. dakikada Robinho'nun yerine girerek çıktı. Real Madrid ile ilk lig golünü de 10 Şubat'ta oynan ve 7-0 biten Valladolid karşısında attı. Robben ilk sezonunda 12'si ilk 11 olmak üzere 21 lig maçında forma giyerken 4 gol attı, 3 de asist yaptı ve La Liga şampiyonluğu sevinci yaşadı. Şampiyonlar Liginde'de 5 maça çıksa da sadece 224 dakika sahada kalabildi. Euro 2008'te de 2 maçta oynadı ve 1 gol 1 asist yaptı.

2008-2009 sezonuna ise fırtına gibi bir giriş yaptı. İlk 11'in banko oyuncusu olan Robben her ne kadar bencilliği ile eleştirilsede Real Madrid'in en etkili oyuncusu idi. Genelde sol kanat oynasa da zaman zaman sağ kanattada çok etkili oldu. La Liga'da 29 maça çıkan Robben 4 gol ve 7 asist ile sezonu tamamladı. Şampiyonlar Liginde'de 6 maçta 1 gol atan Hollandalı yıldız tüm sezonda 49 maça çıkarken 10 gol 11 asist yaptı.

2009 yazında Real Madrid ile hazırlık maçlarında sürekli oynamasına ve 3 de gol atmasına rağmen transfer sezonun bitmesine 3 gün kala Bundesliga'nın yolunu tuttu.

Dipnot: Robben bugün Bayern Münih ile çıktığı ilk lig maçında Wolfsburg'a karşı 46. dakikada Hamit'in yerine oyuna girdi. Bayern maçı 3-0 kazanırken Robben 2 gol attı.

29.08.2009

Wesley Sneijder Inter'de!

Günlerce devam eden bir transfer girişimi daha mutlu sona erdi.

İtalyan ekibi Inter, yaklaşık 2 haftadır Sneijder'in transferi sonlandırmak için uğraşıyordu. En nihayetinde Cuma günü bu transfer resmiyet kazandı ve Hollandalı yıldız Inter'e imzayı attı.

4 gün önce Sneijder'in Inter'e gitmek istediği şeklinde bir haber çıkmıştı. Hatta bu haberden 1 gün sonra da Sneijder'in Milano'ya gitmek için havaalanına gittiği ama son anda uçağa binmekten vazgeçtiği bildirilmişti. Dün ise Sneijder'in ağzından şu sözler döküldü: "Dünyanın en iyi takımlarından birine geldim ve burada başarılı olmak istiyorum"

Real Madrid'e bu transfer için Inter 15 milyon euroluk(Real Madrid bir sene önce 27 milyon euroya almıştı) bir bonservis bedeli öderken, Sneijder ile 4 yıllık sözleşme imzalandı. Hollandalı yıldızın forma numarası Real Madrid'te ki gibi 10 numara olacak.

9 Haziran 1984'te Hollanda'nın Utrecht kentinde dünyaya gelen Sneijder, Ajax altyapısının yetiştirdiği birçok yıldızdan biri. Babasıda profesyonel bir futbolcu olan Hollandalı oyuncu Amsterdam'da dünyaya gelmese de Ajax'ın futbol akademesine katıldı çok genç yaşta. Ajax ile ilk maçına 22 Aralık 2002 tarihinde henüz 18 yaşındayken çıkan Sneijder sezonun geri kalan kısmında sürekli forma şansı buldu ve 20 (16'sı ilk 11) resmi maçta 5 gole imza attı.

Orta sahanın her bölgesinde ve her 2 kanatta da oynayabilen Sneijder 2003-2004 sezonunda ilk 11'in değişilmez oyuncusu oldu ve o sezon Ajax'ın şampiyon olmasında büyük pay sahibi oldu. 30 lig maçına çıkan Hollandalı oyuncu 9 kezde ağları havalandırdı. O sezon ilk kez Şampiyonlar Ligi'nde oynama şansı da bulan Sneijder çıktığı 7 maçta (3'ü ilk 11) 1 gol kaydetti.

2004 yazında düzenlenen Euro 2004'te ilk defa milli takım forması giyen 20 yaşındaki genç yıldız grup maçlarında Almanya'ya karşı 45, Letonya'ya karşı da 14 dakika forma giydi. O sezon ligde ise 25'i ilk 11de olmak üzere 30 maçta 7 gol kaydeden Sneijder, Devler Liginde de 6 maç forma giydi ama takımının Bayern Münih ve Juventus'un arkasından grubu 3. sırada bitirerek Uefa Kupası'na düşmesine engel olamaladı. Uefa Kupasında ise 3. turda Ajax Auxerre'e elendi.

2005-2006 sezonunda geçirdiği sakatlık nedeni ile ligde sadece 19 maçta forma giyen Sneijder 6 gole imza attı. Şampiyonlar Liginde'de 7 maçta forma giyen Hollandalı oyuncu 4 kez de rakip fileleri havalandırdı. Hollanda Kupasında'da 2 gol kaydeden Sneijder, o sezon çıktığı toplam 26 maçta 10 gole imza attı. O yaz 2006 Dünya Kupasında'da forma şansı giyen yıldız oyuncu toplam 4 maçta 314 dakika forma şansı buldu ama takımının 2. turda elenmesine engel olamadı.

2006-2007 senesi ise Hollandalı yıldızın kariyerinden en büyük patlamayı yaptığı sezon oldu. Her ne kadar Ajax o sezon Şampiyonlar Ligi önelemesinde elenip Uefa Kupasında yoluna devam etse de, ligde PSV'nin averajla arkasında yer alarak şampiyonluğu kaçırsa da Sneijder gösterdiği olağanüstü performansla büyük takımların gözdesi oldu. Ligde çıktığı 31 maçta 18 gole imza atan Hollandalı oyuncu 2007 yazında 27 milyon euroya Real Madrid'in yolunu tuttu.

Robben ve Drenthe ile beraber o sezon Real Madrid'e transfer olan 3. Hollandalı oyuncu olan Sneijder Amerika'ya giden Beckham'ın 23 numarasını aldı. Real Madrid'deki ilk golünü ilk maçında Madrid derbisinde Atletico Madrid'e karşı atan Sneijder ilk 3 resmi lig maçında da 4 gole imza attı. Real Madrid'teki ilk sezonunda 30 lig maçına çıkan 9 gol ve 6 asist kaydetmişti. Şampiyonlar Liginde'de tamamı ilk 11 olmak üzere 5 maça çıkan oyuncu 393 dakika sahada kalsa da gol atamadı.

2008 yazındaki Avrupa Şampiyonasında Hollanda forması ile Real'deki diğer takım arkadaşları ile beraber muazzam bir performans gösteren Sneijder, takımının çeyrek finalde Rusya'ya elenmesine engel olamadı. İtalya'yı 3-0 yenen Hollanda'da 1 gol 1 asist yapan Sneijder diğer golünde yaratıcısı idi. Şampiyonadaki diğer maç ise İtalya gibi zor gol yiyen ekip Fransa idi. O maçta da Robben ile beraber yıldızlaşıyor ve 1 gol 1 asist yaparak takımının 4-1 kazanmasını sağlıyordu. (Bu maçta son dakikada kaydettiği gol kesinlikle izlenmeli)

Bir sonraki sezon Robinho'nun satılması ile 10 numarayı giyen Sneijder'in 23 numarası ise takıma yeni katılan Hollandalı oyuncu Van der Vaart'ın oluyordu. Sakatlığı neden ile sezon başındaki maçları kaçıran Hollandalı oyuncu 2008-2009 sezonundaki ilk maçına 5 Ekim'de Espanyol'a karşı çıkıyordu. O sezon Real Madrid forması ile ligde 22 maça çıkan (18'i ilk 11) Sneijder 4 gol aterken 2 de asist yapıyordu. Şampiyonlar Liginde'de 4 maça çıkan Holandalı yıldız 334 dakika forma şansı buluyordu.

Yıldız oyuncu her ne kadar Real Madrid'in banko oyuncularından biri olsa Perez'in El Galacticos sevdası ile takıma kattığı Kaka, Xabi Alonso, Ronaldo, Benzema gibi yıldız oyuncular nedeni ile gözden çıkarılıyordu ve yazının başında belirttiğimiz gibi Inter'e transfer oluyordu.

Sercan Yıldırım ve Caner Erkin Galatasaray'da!


Geçen hafta yönetime çok yakın bir arkadaşımdan bu 2 transferin bitme aşamasında olduğunu öğrenmiştim.

Ve bugün itibarı ile de yine başka bir arkadaştan aldığım haber ile "Scoutgs.com" sitesinde bu 2 transferin bittiğine dair haberler olduğunu öğrendim.

Bu sitedeki çalışanların bir Fotomaç, bir Fanatik ya da diğer palavraspor gazetelerindeki çalışanlar gibi olmadığını zaten biliyordum. Diğer yerlerin okunma kaygısı nedeni ile yaptığı transfer haberlerinden farklı bu site. Zaten G.Saray yönetiminin belirlediği gözlemci ekibinin kurduğu bir site. Haberlerin altında okuduğum yorumlarda da ne kadar güvenilir bir site olduğunu gördüm.

Caner için yönetime yakın arkadaş bana 3.5 milyon euroluk satın alma opisyonu bizde olmak üzere bir yıl kiralık aldık demişti. Sercan için de 7 milyon euro + Nonda + Necati şeklinde duyumlar aldım.

Resmi siteden açıklanması da çok yakındır. Zaten Pazartesi gününün transferin son günü olduğunu hesaba katarsak yarın gece bile resmi sitede girilebilir diye düşünüyorum ben.

İşte 2 transfer haberinin linkleri;

Sercan Yıldırım Galatasaray'da!

Caner Erkin Galatasaray'da!

28.08.2009

Uefa Avrupa Ligi'nde Gruplar!


Saat 14:00'da Uefa Avrupa Ligi'nde kura heyecanı vardı. Bu sene değişen format ile artık 4'er takımlı 12 grup var ve maçların fikstürü de Şampiyonlar Ligi ile aynı formatta olacak.

2 temsilcimiz Fenerbahçe ile Galatasaray ilk torbadan diğer ekiplerin aksine zayıf takım çekince doğal olarak kolay bir gruba düştüler. Galatasaray'a ilk torbadan Panathinaikos gelirken, Fenerbahçe'ye ilk torbadan Steau Bükreş geldi.

Geçen sezon Şampiyonlar Ligi'nde Inter'in grubundan lider olarak çıkan Yunan ekibi G.Saray'ı baya zorlayacak şüphesiz. En önemli oyuncuları olan Cisse ise 1 maç cezalı ve bu da Yunanistan'da oynanacak G.Saray maçına denk geliyor. Diğer ekip Dinamo Bükreş ise 3 maç seyircisiz cezası olduğu için CimBom için baya avantajlı olacak. Son torbadan gelen Sturm Graz ise eski gücünden uzak. 2001-2002 senesindeki o son dakiklarda beraberliğe yatılan maç hala hafızalarımızda. G.Saray'ın en kötü ihtimal ile 2. olarak çıkması kesin gibi. Panathianikos deplasmanındaki sonuç liderin kim olacağını belli edebilir.

Fenerbahçe ise son torbadan en zayıf takım olan Moldova temsilcisi Sheriff Tiraspol ile eşleşti. Honved ayarında bir takım Fenerbahçe farklı alır her 2 maçı da. Fenerbahçe'nin diğer rakibi Hollanda temsilcisi Twente. Takımın aşında İngiltere'den tanıyacağımız Steve Mc Claren bulunuyor. Son yıllarda Hollanda liginde baya yükselişte olan bir ekip. Fener'in esas rakibi ise Steau Bükreş olucak. Geçen sezon G.Saray'ı Devler Ligi önelemesinde eleyen Rumen ekibinin kadrosu biraz daha zayıf gibi. Twente bu grupta belki sürpriz yapabilir ama Fener'in gruptan her türlü çıkacağını söyleyebiliriz.

Diğer 10 gruba baktığımız zaman en çok dikkat çeken grup B,G,I ve J grubu.

Son torbada yer alan Genoa ve Toulouse'un düşecei grupların zaten "Ölüm Grubu" olacağı önceden belliydi. İtalyan ekip B grubuna düşerken rakipleri Valencia, Lille ve Slavia Prag oldu. Çek ekibini bir kenara bırakırsak ilk 2 için kıran kırana bir mücadele olacağını söyleyebiliriz.

Fransız ekibi ise J grubunda mücadele edecek. Bu grubun seri başı takımı ise son şampiyon Shaktar Donetsk, Belçika ekibi Club Brugge ve Sırbistan ekibi Partizan. Luce'li Shaktar ünvanını korumak için ne yapar eder bu gruptan çıkarda eski günlerini arayan Club Brugge ile Toulouse'dan kim gruptan çıkar orası muamma.

G grubuna baktığımız zaman da yine 3. torba dışındaki takımların gayet dişli olduğunu görüyoruz. İlk torbada yer alan Villarreal liderlik için İtalya'nın güçlü ekiplerinden Lazio ile çekişecek. Avusturya şampiyonu Salzburg ise bu 2 takımın arasına girmeye çalışacak. Avrupa'da pek tecrübesi olmayan Salzburg, Devler Ligi elemesinde sürpriz bir şekilde Maccabi Haifa'ya elenmişti.

I grubunda ise Benfica, Everton ve AEK ilk 2'ye girme mücadelesi verecek. Son torbadan gelen BATE Borisov ise muhtemelen bu grubun averaj takımı olacak. Geçen sene G.Saray ile aynı grupta yer alan Benfica çok iyi bir kadroya sahip olsada grubu sonuncu tamamlamıştı. Bu sefer Everton'un ardından 2. takım olmak için AEK ile zorlu bir mücadele edecek gibi.

Jeneriklik Bir Gol Ama Kendi Kalesine!




Polonya Ligi'nde tüm zamanların en güzel golü atıldı. W.Krakow-Gdyna maçında Adrian'ın kendi kalesine attığı gol hafızılara kazındı. Takoz Recep rafa kalktı...

İlk yarının son dakikasında Wisla Krakow atağını savuşturmak isteyen Gdynia defans futbolcusu Adrian Mpowtel öyle bir vuruş yaptı ki kendi kalecileri bile topu göremedi...Bu enteresan vuruş harika bir golle sonuçlandı ama Adrian kendi kalesine attı.

İŞTE O JENERİKLİK GOL!

Şampiyonlar Ligi Grupları!


İş yoğunluğu nedeni ile 1 gün gecikmeli olarak giriyoruz Şampiyonlar Ligi postunu.

Temsilcimiz Beşiktaş'a 1. torbadan İngiliz Manchester United geldi ki zaten o torbadaki takımların yarısı İngiliz idi. 2. torbadan CSKA Moskova gelince son torbadanda zayıf bir takım gelir ve gruptan çıkma yolunda büyük avantaj sahibi olur diyordum. Ama son torbadaki 7 zayıf takım yerine Wolfsburg gelince tüm ümidim kayboldu. Wolfsburg'un Şampiyonlar Ligi'nde ilk kez yer alması ve bu alandaki tecrübesizliği fayda olurmu grup maçlarında göreceğiz.

Her kura çekiminden sonra klasik bir yorum vardır. Genelde 3 torbadanda zor takım gelir (Bazen son torbadanda dişli bir rakip geldiği olur), ve o grup "Ölüm Grubu" diye adlandırılır.

Bu sene de o gruplardan her zamanki gibi var ama en çok dikkat çeken gruplar bana göre adı olsa olsa "Kaderin Cilvesi Grubu" diye adlandırılacak C ve F grupları. Kaka'nın satıldığı Real Madrid ve satan takım Milan C grubunda. Samuel Eto'o'yu Inter'e satan Barcelona ile Zlatan Ibrahimovic'i Barcelona'ya satan Inter F grubunda karşı kaşıya geldi.

A grubu en zor ve dengeli gruplardan biri. Her ne kadar 1. torbadan Bayern Münih gelse de 2. torbadan gelen Juventus'un bu sene yaptığı transferlerle liderlik için bir adım önde olduğunu söyleyebilirim. Fransa şampiyonu Bordeaux da Bayern'i 2.lik için zorlayabilir.

C grubuna seri başı olarak Milan girse de bu seneye pek iyi başlamadılar. Son 6 senedir Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final bile göremeyen Real Madrid bu gruba 2. torbadan giren takım. Perez'in tekrar başkan olması ile El Galacticos'u yeniden kuran başkent ekibi liderlik için favori. Grubun diğer takımı Marsilya'da grubun içini karıştırabilecek bir takım. Milan'ı geçmeyi başarırlarsa büyük bir sürprize imza atıp İtalyan ekibini kupa dışına itebilirler.

D grubunda 1. torbadan gelen Chelsea'nin lider olarak çıkmasında bir sıkıntı olacağını pek sanmıyorum. Bu gruptaki esas çekişme 2.lik mücadelesi olacak. Geçen sezon 2. turda karşı karşıya gelen 2 takım Atletico Madrid ve Porto kozlarını bu kez gruplarda paylaşacaklar. Geçen sene Portekiz temsilcisi deplasman golü ile (2-2, 0-0) tur atlayan takım olmuştu.

E grubuna baktığımız zaman Liverpool'un ilk torbadan favori olarak girdiğiniz görüyoruz. Her ne kadar Kırmızılar lige kötü başlasa da Şampiyonlar Ligi areanasında ne kadar iyi olduklarını her zaman gösteriyorlar. Bu gruba 2. torbadan giren Lyon ise sezona fırtına gibi girdi. Özellikle Benzema'nın yerine gelen Lisandro Lopez çok formda. Grubun diğer takımı Fiorentina ise kadro olarak bu 2 takımın biraz gerisinde olsa da tecrübesi ile Lyon'u geride bırakabilir.

F grubunda ise sadece lide kim olucak sorusunun cevabını arayacağız sanırım. Barcelona zaten her katıldığı kulvarda en büyük favor. Inter ise diğer 2 takıma baktığımız zaman 2. olması çokta zor olmayacak. Bu 2 takımın birbirleri ile oynayacakları karşılaşma nefesleri kesecek eminim. Gruba 3. sıradan giren Dinamo Kiev ile Gökdeniz'in takımı Rusya'nın son şampiyonu 3.lük için kıysaıya mücadele eder.

G grubu ise son torbadan giren takımın dışında birbirne en denk grup diyebiliriz. Seribaşı olarak giren takımın Sevilla olduğunu ve diğer takımlarında Rangers ve Stuttgart olduğunu düşünürsek kimin lider çıkacağı, kimin 3. olacağını önceden kestirmek zor. Sevilla tecrübesi ile her türlü ilk 2'ye girer. Eğer Alman ekibi de geçen sezon Şubat ayında Markus Babbel geldikten sonra yakaladığı yükselişi devam ettirirse Rangers'ın önünde grubu tamamlayabilir.

H grubunda ise seri başı takım olan Arsenal dışındaki diğer 3 takım liglerini şampiyon olarak tamamlayan takımlar. Arsenal'in gruptan çıkma konusunda pek sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. Diğer 3 ekip Hollanda şampiyonu Alkmaar, Yunanistan şampiyonu Olympiakos ve Belçika ligi şampiyonu Standart Liege. Alkmaar Van Gaal gittikten sonra geçen sezonki görüntüsünden uzak. Yunan ekibi diğer 2 ekibin aksine bir adım önde. Kalesini Türk oyuncu Sinan Bolat'ın koruduğu Standart Liege ise süpriz peşinde.

27.08.2009

İşte Kura Öncesi Torbalar!


Salı ve Çarşamba gecesi oynanan maçlardan sonra 10 takım daha Şampiyonlar Ligi'ne kalma hakkına sahip oldu ve bu organizasyonda yer alacak 32 takım belli oldu.

Perşembe akşamı 19.00'da çekilecek kura ile gruplar belli olucak.

İşte torbalar:

1. TORBA

1- Barcelona (İspanya) 121.853
2- Liverpool (İngiltere) 118.899
3- Chelsea (İngiltere) 118.899
4- Manchester United (İngiltere) 111.899
5- Milan (İtalya) 110.582
6- Arsenal (İngiltere) 106.899
7- Sevilla (İspanya) 100.853
8- Bayern Münih (Almanya) 98.339

2. TORBA

9- O. Lyon (Fransa) 91.033
10- Inter (İtalya) 87.582
11- Real Madrid (İspanya) 78.853
12- CSKA Moskova (Rusya) 71.525
13- Porto (Portekiz) 68.292
14- AZ Alkmaar (Hollanda) 64.826
15- Juventus (İtalya) 63.582
16- G.Rangers (İskoçya) 56.575

3. TORBA

17- Olympiakos (Yunanistan) 52.633
18- Marsilya (Fransa) 48.033
19- Dinamo Kiev (Ukrayna) 46.370
20- VfB Stuttgart (Almanya) 45.339
21- Fiorentina (İtalya) 42.582
22- Atletico Madrid (İspanya) 41.853
23- Bordeaux (Fransa) 40.033
24- BEŞİKTAŞ (TÜRKİYE) 32.445

4. TORBA

25- VfL Wolfsburg (Almanya) 21.339
26- Standard Liege (Belçika) 21.065
27- Maccabi Haifa FC (İsrail) 17.050
28- FC Zürich (İsviçre) 14.050
29- Rubin Kazan (Rusya) 9.525
30- Unirea Urziceni (Romanya) 8.781
31- APOEL FC (Kıbrıs Rum Kesimi) 4.016
32- Debreceni (Macaristan) 1.633

Nedved Yeşil Sahalara Resmen Veda Etti!

Sezon sonu Juventus'tan ayrıldıktan sonra hep içimde acaba başka bir takıma imza atar ve 1 sene daha o güzel futbolunu izlememize imkan sağlar diye umut taşımıştım.

Kendi resmi sitesinden duyurduğu açıklama ile futbolculuk kariyerini resmen noktaladı. Bugün aldığım en kötü haberlerden biri.

Transfer analizi ve iş yoğunluğumdan dolayı 1 hafta sonra büyük futbol ustası ile ilgili güzel bir yazı yazacağım.

West Ham - Milwall Maçının Ardından Yaşananlar...


Pazartesi günü oynanan Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçından sonra yaşanan olaylar Salı günü tüm spor programlarında ve gazetelerinde konuşulan ana konu olmuştu. Diyarbakır'da yaşanan olayları kesinlikle tasvip etmesekte belki de yukarıdaki resimleri görünce halimize şükretmeliyiz.

Doğu Londra derbisi olarak bilinen West Ham United ile Milwall tam 4 yıl sonra dün gece İngiltere Carling Kupası'nda karşı karşıya geldiler. İki takımın taraftar grupları arasında her zaman bir husumet olmuştur. Hatta 2005 yılında çekilen 'Yeşil Sokak Holiganları' bu 2 taraftar grupları arasında ne denli sert çatışmaların olduğunu en iyi gözler önüne seren başyapıtlardan biridir.

Dün geceki maçta da her zamanki gibi gündeme olaylar damgasını vurdu. Upton Park'ta oynanan mücadelede Milwall maçı uzunca bir süre 1-0 önde götürdü. Ta ki 87. dakika da West Ham United'ın beraberlik golü gelene kadar. Ne olduysa zaten bu golden sonra oldu. West Ham United taraftaları sahayı işgal ederken stadyumun üstünde polis helikopteri bile hazır bulundu. Maçı uzatmalarda bulduğu 2 golle West Ham United 3-1 kazandı.

Maç bitse de olaylar stadyum dışında devam etti ve taşlarla, sopalarla, bıçaklarla iki takımın taraftarları birbirlerine girdi. Ne yazıkki 1 taraftar bıçaklanarak hayatını kaybederken uzun yıllar sonra İngiltere'de holiganizmin sesi yeniden hortladı.

Su Molası mı, İftar Molası mı ?

Sivasspor'un Shaktar Dontesk ile perşembe günü oynayacağı Uefa Avrupa Ligi rövanş maçı, Ukrayna ekibinin Cuma günü oynanacak Süper Kupa maçı nedeni ile salı gününe alınmıştı. Bu sebeple Süper Lig'de geçen hafta sonu oynanması gereken Sivasspor-Denizlispor maçı da 2 Eylül'e ertelenmişti.

Hafta sonunu boş geçirmek istemeyen ve bu sebeple Nazilli Belediyespor ile bir hazırlık maçı oynayan Denizlispor sahadan 4-0 galip ayrıldı. Malumunuz Ağustosa ayında hakemler lig maçlarında kendi insiyatiflerine göre sıcaktan dolayı su molası veriyorlar. Buraya kadar herşey normal.

İlginç olan ise hakemin 25. dakikada hakemin tam su molası verdiği anda akşam ezanının okunması. Bazı kişiler maçın 16. dakikasında zaten su molası verildiğini ve 25. dakikadaki bu su molasının iftarı açmak için verildiğini söylese de maçın hakemi bunun tesadüf olduğunu söylüyor.

Bu LİNKTEKİ videodan maçın o anki ilginç anına şahit olabilirsiniz. Gerçekten ezan ile mola anının denk gelmesi tesadüfmü yoksa hakem oruç tutan futbolcular vardır belki diye iftar molasımı verdi ? Karar sizin.

Golü 8 Dakika Sonra İptal Etti!

İsrail Birinci Futbol Ligi'nin ilk haftasında oynanan Maccabi Tel Aviv- Bnei Sahnin maçını yöneten İsrailli hakem Assaf Keinan, verdiği penaltı kararından 8 dakika sonra vazgeçerek tarihe geçti.

Macaristan'ın Nemzeti Sport Gazetesinin internet sitesinde görüntülü olarak yer alan habere göre, maç 2-1 evsahibi Maccabi Tel Aviv lehine devam ederken, Bnei Sahnin takımının 77. dakikadaki atağında filelere giden gol için, yan hakeminin bayrak kaldırmaması üzerine, hakem Keinan ''gol'' kararı verdi.

Ancak, Maccabi Tel Aviv takımı oyuncularının üzerine gelerek itirazlarda bulunması üzerine hakem, ''ofsayt'' gerekçesiyle golü iptal etti. Fakat bu kez de misafir takım oyuncularının itirazlarına maruz kalan İsrailli hakem, yeniden ''gol'' kararı verdi. Çılgına dönen Maccabi Tel Avivli futbolcular, hakemin üzerine yürüyünce yan hakemine ve maçın 4. hakemine koşan Keinan, meslektaşları ile bir süre görüştükten sonra golü tekrar iptal etti.

Karşılaşma 8 dakika aradan sonra yeniden başlarken, maçın görüntülerinin seyredilmesinin ardından hakemin 8 dakika sonunda verdiği kararın doğru olduğu ve pozisyonun ofsayt olduğu anlaşıldı. Maç Maccabi Tel Aviv'in 3-1 galibiyetiyle son buldu.

MAÇIN ÖZET GÖRÜNTÜLERİNE BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ

Wolfsburg İdmanında YumrukYumruğa Kavga!

Wolfsburg'un Boşnak golcüsü Edin Dzeko ile bu yaz Marsilya'dan yeni transfer edilen golcü oyuncu Karim Ziani antremanda yumruk yumruğa gelmişler.

İlk 11'de birbirinin alternatifi olan bu iki oyuncunun kavgası ilk bakışta forma kaygısından gibi gözüksede esas sebebinin çift kale maç sırasında gerginlik olduğu öğrenildi. Kendisine sert giren Ceayirli Ziani'ye yumruk atan Boşnak Dzeko ortamın gerilmesine sebep olsa da sonradan teknik heyet ve futbolcuların araya girmesi ile kavga son bulmuş.

Bu sene Şampiyonlar Liginde'de çok şeyler beklediğim Wolfsburg'un bu iki golcüsüne "Aman yapmayın din kardeşiniz" diyerek sadece futbollarına odaklanmalarını diliyorum.
Related Posts with Thumbnails